Popüler Seyehat Noktaları

 Esenboğa Havalimanı Ankara İstanbul Havalimanı İstanbul
 Tokat Havalimanı Tokat İstanbul (Tümü) İstanbul
 Tokat Havalimanı Tokat İstanbul Havalimanı İstanbul
 İstanbul (Tümü) İstanbul Tokat Havalimanı Tokat
 Esenboğa Havalimanı Ankara Antalya Havalimanı Antalya
 Berlin Brandenburg Airport Berlin Almanya İstanbul Havalimanı İstanbul
 İstanbul Havalimanı İstanbul Skopje Arpt Üsküp Makedonya
 Londra (Tümü) Londra İngiltere İstanbul (Tümü) İstanbul
 Tokat Havalimanı Tokat Sabiha Gökçen Havalimanı İstanbul
 Esenboğa Havalimanı Ankara Gatwick Arpt Londra İngiltere
 Niksar İstanbul Avrupa
 Turhal Amasya
 Zile Ankara (Aşti)
 Turhal Samsun
 Tokat İstanbul Avrupa
 İstanbul Avrupa Niksar
 Niksar Ankara (Aşti)
 Erbaa Çaldıran
 Boğazbaşı Niksar Yolayrımı (Niksar, Tokat) İstanbul Avrupa
 Van Niksar

Blog yazılarından seçmeler

Aspendos

Aspendos, Serik ilçesinin 8 kilometre doğusunda, Köprüçayı'nın dağlık bölgesinden düzlüğe ulaştığı yerde M.Ö. 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulmuş ve antik devrin mamur zengin kentlerinden biridir. Buradaki tiyatro M.S. 2. yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilmiştir. Kent biri büyük, biri küçük iki tepe üzerine kurulmuştur. Aspendos'un en önemli yapısı tiyatrosudur. Antik tiyatrolar arasında en iyi şekilde korunarak gelmiş bir açık hava tiyatrosudur. Bu tiyatro Anadolu'daki Roma tiyatrolarının günümüze sahnesi ile ulaşabilen en eski ve sağlam bir örneğidir. Mimarı Aspendos'lu Theodorus'un oğlu Zenon'dur. Antonius Pius zamanında yapımına başlanmış Marcus Aurelius zamanında tamamlanmıştır (138-164). Tiyatro, kentin yerli tanrıları ile imparator ailesine sunulmuştur. Her yıl binlerce yerli, yabancı turist Aspendos'u gezmektedir. Antik tiyatro ayrıca konserler, etkinlikler için kullanılmaktadır. Bir de Aspendos Antik Tiyatrosu'nun küçük bir öyküsü var. Aspendos kralının bir zamanlar herkesin evlenmek istediği çok güzel bir kızı vardır. Kral kızını kime vereceğini bilemediği için halka, "Kim halkımız, kentimiz için en yararlı şeyi yaparsa kızımı ona vereceğim" diye duyurur. Bunun üzerine iki ikiz kardeş iki büyük yapı yaparlar. Biri kente çok uzaklardan, karmaşık yolları birçok zorluğu geçerek, su getiren su kemerleri; öteki ortasında yere metal para atıldığında üst sıralardan bile sesinin duyulduğu dünyanın akustik olarak en iyi tiyatrosudur. Kral su kemerlerini gördükten sonra kızını su kemerlerini yapana vermek ister. Bunun üzerine tiyatronun mimarı Zenon krala bir oyun oynar. Kral tiyatronun üst sıralarında gezerken bir fısıltı duyar: "Kral kızını bana vermeli." Akustiğe hayran kalan kral kızını büyük bir kılıçla ikiye ayırır ve kardeşlere verir.

Gaziantep'in Kaymaklı Katmeri

Gaziantep’in kaymaklı katmeri, Türk mutfağının en sevilen tatlılarından biridir. Kat kat yapısı, içindeki antep fıstığı, üzerindeki kaymak ve tereyağı ile hem hafif hem de doyurucu bir lezzettir. Gaziantep’te özel günlerin, düğünlerin ve kahvaltıların vazgeçilmezidir. Evde kolayca yapabileceğiniz kaymaklı katmer tarifi için aşağıdaki adımları takip edebilirsiniz.Malzemeler:5 adet baklavalık yufka10 yemek kaşığı taze kaymak1 su bardağı toz şeker1 su bardağı çekilmiş antep fıstığı1 su bardağı tereyağı1 yemek kaşığı sıvı yağYapılışı:Yufkaların her birinin arasına 2 yemek kaşığı kaymağı azar azar sürerek 5 yufkayı üst üste koyun.Tam ortasına antep fıstığı ve şekeri serpin.Kare olacak şekilde kenarlarını içe doğru katlayın ve yine kaymak sürün.Sağ ve soldan ortaya doğru katlayarak kare bir şekil elde edin.Tereyağı ve sıvı yağı bir tavada eritin.Katmeri tavaya koyun ve her iki tarafını da kızarana kadar pişirin.Servis tabağına alın ve üzerine antep fıstığı ve kaymakla dilimleyerek servis edin.Kaymaklı katmerin püf noktaları:Kaymaklı katmer yaparken kullanacağınız kaymağın tazeliği, tereyağının ve fıstığın kalitesi çok önemlidir. Mümkünse köy kaymağı ve tereyağı kullanın.Baklavalık yufkayı çok ince açmaya çalışın. Böylece katmer daha çıtır ve lezzetli olur.Yufkaları aralara kaymak sürerek üst üste koyduktan sonra hemen pişirin. Aksi halde yufkalar kuruyabilir.Katmeri kısık ateşte ve sık sık kontrol ederek pişirin. Yanmamasına ve eşit kızarmasına dikkat edin.Kaymaklı katmerin yanında ne iyi gider?Kaymaklı katmer, sıcak olarak servis edilmesi gereken bir tatlıdır. Yanında çay, kahve veya süt içebilirsiniz.Kaymaklı katmeri dondurma, bal veya reçel ile de tatlandırabilirsiniz. Bu şekilde daha zengin bir tat elde edersiniz.Kaymaklı katmeri, Gaziantep yöresine ait diğer lezzetlerle de birlikte yiyebilirsiniz. Örneğin, beyran çorbası, lahmacun, baklava, künefe gibi.Kaymaklı katmerin faydaları nelerdir?Kaymaklı katmer, içerdiği kaymak, tereyağı ve fıstık sayesinde yüksek enerji veren bir tatlıdır. Özellikle sabah kahvaltısında tüketildiğinde güne zinde başlamanızı sağlar.Kaymaklı katmer, protein, kalsiyum, fosfor, magnezyum, potasyum, demir, çinko, bakır, selenyum gibi mineraller açısından zengindir. Bu mineraller, kemik, kas, sinir, bağışıklık ve hormon sağlığı için önemlidir.Kaymaklı katmer, antep fıstığı sayesinde E vitamini, B6 vitamini, folik asit, antioksidan ve lif içerir. Bu besinler, cilt, saç, göz, kalp, damar, karaciğer ve sindirim sağlığı için faydalıdır.Kaymaklı katmerin zararları nelerdir?Kaymaklı katmer, yüksek kalorili ve yağlı bir tatlıdır. Bu nedenle, kilo kontrolü, diyabet, kolesterol, tansiyon gibi sağlık sorunları olan kişilerin tüketimine dikkat etmesi gerekir.Kaymaklı katmer, laktoz intoleransı, süt alerjisi, gluten intoleransı, fıstık alerjisi gibi besin hassasiyeti olan kişiler için uygun değildir. Bu kişiler, kaymaklı katmeri alternatif malzemelerle yapabilir veya yemekten kaçınabilirler.Kaymaklı katmer, çok sıcak tüketildiğinde ağız, dil ve boğazda yanmalara neden olabilir. Bu nedenle, kaymaklı katmeri ılık veya oda sıcaklığında yemek daha yerinde olur.Afiyet olsun!

Ayasofya

Ayasofya (eski adıyla Kutsal Bilgelik Kilisesi ve Ayasofya Müzesi veya günümüzdeki resmî adıyla Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi (Kutsal Büyük Ayasofya Camii), İstanbul'da yer alan bir cami ve eski bazilika, katedral ve müzedir. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul'un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olmuştur. 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra II. Mehmed tarafından camiye dönüştürülmüştür. Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1934 yılında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile müzeye dönüştürülmüş, kazı ve tadilat çalışmaları başlatılmış ve 1935'ten 2020'ye kadar müze olarak hizmet vermiştir. 2020 yılında ise müze statüsü iptal edilerek cami statüsü verilmiştir.Ayasofya, mimari bakımdan merkezî planı birleştiren kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup, kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır. Hristiyanlar için hem sembolik hem de eksen olma anlamının yanında, turistik ve ruhsal bir çekim merkezidir.Ayasofya adındaki "Aya" sözcüğü "kutsal" anlamına gelir. "Sofya" sözcüğü ise Grekçede "bilgelik" anlamındaki sophos sözcüğünden gelir. Dolayısıyla "Aya Sofya" adı, Nasıralı İsa'ya atfen "Kutsal Bilgelik" ya da "İlahî Bilgelik" anlamına gelmekte olup Hristiyan ilahiyatında Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır. Miletli İsidoros ve Trallesli Antemius'un yönettiği Ayasofya'nın inşaatında yaklaşık 10.000 işçinin çalıştığı ve İmparator I. Jüstinyen'in bu iş için büyük bir servet harcadığı belirtilir.Bu çok eski binanın bir özelliği, yapımında kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır.Bizans İmparatorluğu döneminde Ayasofya, büyük bir "kutsal emanetler" zenginliğine sahipti. Bu emanetlerden biri de 15 metre yüksekliğindeki gümüş ikonostasis idi.Konstantinopolis Patriği'nin kilisesi ve Doğu Ortodoks Kilisesi'nin 1000 yıl boyunca merkezi olan Ayasofya, 1054 yılında Patrik I. Mihail'in Papa IX. Leo tarafından aforoz edilmesine şahitlik etmiş olup, bu olay, genel olarak "Schisma"nın, yani Hristiyanlık tarihindeki en önemli olaylardan biri olan Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasının başlangıcı sayılır. 1453 yılında kilise, Osmanlı padişahı II. Mehmed tarafından camiye dönüştürüldükten sonra mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenlerse olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler, bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir. Cami, müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır. Günümüzde görülen Ayasofya binası, aslında aynı yere üçüncü kez inşa edilen kilise olduğundan "Üçüncü Ayasofya" olarak da bilinir. İlk iki kilise isyanlar sırasında yıkılmıştır. Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya'nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde bir kez (7 Mayıs 558 tarihinde) çökmüş, Osmanlı başmimarı Mimar Sinan'ın binaya payandaları eklemesinden itibaren de hiç çökmemiştir.